Yazar: Uzm. Psk. Elif Göllü
Boşluk hissi, birçok insanın hayatında zaman zaman ortaya çıkan, ancak bazı bireylerde derin ve sürekli bir hal alarak işlevselliği etkileyen karmaşık bir duygudur. İnsan psikolojisinin temel taşlarından olan “bağlanma” ve “nesne ilişkileri kuramı” boşluk hissini anlamamıza ışık tutar. Bu yazıda, boşluk hissinin kökenlerini, hangi klinik durumlarda görüldüğünü ve günlük hayata nasıl yansıdığını ele alacağız.
Boşluk Hissi Nedir?
Boşluk hissi, bireyin kendini anlamsız, değersiz veya içsel bir eksiklik içinde hissetmesiyle karakterize edilen, tanımlanması zor bir duygusal durumdur. Bu his, bireyde süreklilik ve tamlık duygusunun eksikliği ile kendini gösterir. Boşluk hissi, geçici olabilirken, bazı bireylerde kalıcı bir nitelik taşıyarak kişinin kendine ve hayata dair algısını köklü biçimde etkileyebilir. Bu durum, özellikle kişilik bozuklukları, depresyon ve travmatik yaşantılara maruz kalan kişilerde daha sık gözlenir.
Boşluk Hissi Hangi Klinik Durumlarda Görülür?
Borderline (Sınır) Kişilik Bozukluğu: Boşluk hissi, borderline kişilik bozukluğunun en yaygın belirtilerinden biridir. Bu bozukluğu yaşayan bireyler, sürekli bir kimlik karmaşası ve içsel boşluk hissi yaşarlar. Yaşanan bu boşluk, ilişkilerde istikrarsızlık, yoğun duygusal dalgalanmalar ve terk edilme korkusu gibi belirtilerle birlikte görülür.
Depresyon: Depresyon, bireyin hayata karşı duyduğu anlam ve bağlılık duygusunu kaybetmesine yol açabilir. Depresyon sürecinde kişi, yaşamın anlamsız olduğunu düşünerek derin bir boşluk hissi yaşayabilir.
Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB): Travma, bireyin kendine ve dünyaya dair güven duygusunu yitirmesine neden olabilir. Travma sonrası dönemde kişi, kendini gerçeklikten kopmuş veya boşlukta gibi hissedebilir.
Şizoid Kişilik Bozukluğu: Şizoid kişilik bozukluğu olan bireyler, sosyal ilişkilerden çekinme eğilimindedirler ve duygusal olarak kendilerini soyutlanmış hissederler. Bu soyutlanma hali, boşluk hissini derinleştirebilir.
Bağlanma Bozuklukları: Bağlanma teorisine göre, erken çocukluk döneminde güvenli bir bağlanma geliştiremeyen bireyler, yaşam boyu derin bir boşluk hissi yaşayabilir. Bu kişiler, insanlarla derin ilişkiler kurmakta zorluk çekebilir ve kendilerini izole hissedebilirler.
Boşluk Hissinin Kökenleri
Boşluk hissinin kökenleri, genellikle çocukluk dönemine ve bireyin bağlanma deneyimlerine dayanır. Psikodinamik yaklaşıma göre, bağlanma ilişkilerinde yaşanan eksiklikler ve travmatik deneyimler, bireyin içsel benlik algısını olumsuz etkileyerek boşluk hissine yol açabilir.
Bağlanma Teorisi: Bağlanma teorisi, çocukların ebeveynleri veya bakım verenleri ile kurdukları bağların, bireyin duygusal ve sosyal gelişiminde temel bir rol oynadığını öne sürer. John Bowlby’nin çalışmalarına göre, çocukluk döneminde güvenli bağlanma geliştiren bireyler, daha sağlıklı ilişkiler kurarken; güvensiz bağlanma geliştiren bireyler, yetişkinlik döneminde içsel bir boşluk hissi yaşayabilirler. Güvensiz bağlanma, bireyin kendine olan güvenini ve çevresine olan güvenini zedeleyerek sürekli bir eksiklik duygusu yaratır.
Nesne İlişkileri Kuramı: Nesne ilişkileri kuramına göre, bireylerin diğer insanlarla kurduğu ilişkiler, benlik algısını doğrudan etkiler. Melanie Klein ve Otto Kernberg gibi teorisyenlere göre, çocukluk döneminde yeterli sevgi, güven ve bakım görmeyen bireyler, kendilerini eksik ve değersiz hissedebilirler. Bu durum, bireyin içsel boşluk hissi yaşamasına neden olur. Nesne ilişkileri kuramı, bireyin çevresindeki insanlarla kurduğu ilişkileri “içsel nesneler” olarak tanımlar; bu içsel nesneler sağlıklı değilse, bireyin benlik algısında derin boşluklar oluşur.
Duygusal İhmal: Çocukluk döneminde duygusal ihmal yaşayan bireyler, yetişkinlikte boşluk hissi geliştirmeye daha yatkındır. Duygusal ihmal, bireyin değerli olduğunu hissetme ihtiyacının karşılanmaması sonucu ortaya çıkar ve kişi, kendini sürekli eksik veya değersiz hissetme eğiliminde olur.
Boşluk Hissi Olan Bireylerin Günlük Yaşamda Sergilediği Davranışlar
Boşluk hissi, bireylerin günlük yaşamlarına çeşitli şekillerde yansır. Bu hissi yoğun yaşayan kişiler, davranışlarında şu eğilimleri gösterebilir:
İlişkilerde Bağımlılık veya Uzaklaşma: Boşluk hissi, bireyin sürekli bir duygusal desteğe ihtiyaç duymasına ya da insanlardan uzak durma eğiliminde olmasına yol açabilir. Birey ya sürekli bir “tamamlanma” arayışı içinde başkalarına bağımlı hale gelir ya da ilişkilerden kaçınarak kendini koruma altına alır.
Kimlik Karmaşası: Boşluk hissi yaşayan kişiler, kimliklerini netleştirme konusunda zorluk çekebilirler. Bu kişiler, kendilerini sürekli olarak arayış içerisinde hissederler; bu da kariyer, ilgi alanları ve ilişkilerde sık sık değişiklikler yapmalarına yol açabilir.
Aşırı Tüketim ve Maddi Bağımlılıklar: Boşluk hissi, bireyleri geçici tatmin sağlama arayışına yönlendirebilir. Alkol, uyuşturucu, alışveriş gibi bağımlılıklar, geçici bir rahatlama sağlasa da boşluk hissini daha da derinleştirebilir.
Duygusal Uyuşma: Boşluk hissi yoğun olan bireyler, duygusal olarak kendilerini kapatma eğilimindedirler. Bu kişiler, sevinç, üzüntü, öfke gibi duygulara karşı duyarsızlaşarak, “hiçbir şey hissetmeme” halini tercih edebilirler.
Anlamsızlık Arayışı: Boşluk hissi yaşayan kişiler, anlam arayışına yönelme eğilimindedir. Sık sık felsefi sorgulamalara, dini veya spiritüel alanlara ilgi duyabilir ve içsel bir tatmin sağlama çabasında olabilirler.
Kendini Tanıma Yolculuğunda Boşluk Hissini Anlamak ve Yönetmek
Boşluk hissi, bireyin kendini tanıma sürecinde önemli bir yol gösterici olabilir. Boşluk hissi ile başa çıkmanın ilk adımı, bu hissin kökenlerini anlamak ve kabul etmektir. Psikoterapi, boşluk hissinin kökenlerine inmede etkili bir araçtır; birey, terapi sürecinde çocukluk dönemine, bağlanma deneyimlerine ve ilişkilerindeki yansımalarına odaklanarak kendine dair daha derin bir anlayış kazanır.
Psikodinamik Terapi: Bireyin geçmiş yaşantılarına odaklanarak boşluk hissinin kökenlerini anlama sürecinde etkili bir yöntemdir. Terapist, bireyin çocukluk deneyimlerini ve ilişkilerde yaşadığı zorlukları keşfederek boşluk hissini anlamasına yardımcı olur.
Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT): BDT, bireyin olumsuz düşünce kalıplarını keşfetmesine ve bu kalıpları dönüştürmesine odaklanır. Birey, boşluk hissini tetikleyen düşünceleri fark ederek daha sağlıklı başa çıkma yolları geliştirebilir.
Mindfulness ve Farkındalık Pratikleri: Mindfulness, bireyin “şimdi” ve “burada” olmasına odaklanarak boşluk hissini aşmasına yardımcı olabilir. Bu pratikler, bireyin içsel tatmin duygusunu güçlendirir ve kendini daha bütün hissetmesine katkı sağlar.
Sonuç
Boşluk hissi, kökeni derinlerde yatan, karmaşık bir duygudur ve kişiliğin temel taşlarından biri olan bağlanma ile yakından ilişkilidir. Çocukluk döneminde yaşanan bağlanma sorunları, duygusal ihmal ve yetersiz içsel nesneler, yetişkinlikte derin bir boşluk hissine yol açabilir. Bu hissi deneyimleyen bireyler, günlük yaşamlarında kimlik karmaşası, ilişkilerde bağımlılık ya da uzaklaşma gibi davranışlar sergileyebilir.
Kendini tanıma yolculuğunda bu hissin farkında olmak, bireyin içsel kaynaklarını keşfetmesi ve kendine dair sağlıklı bir bakış açısı geliştirmesi için bir fırsat yaratır. Psikoterapi, mindfulness ve farkındalık pratikleri gibi yaklaşımlar, boşluk hissini anlamak ve yönetmek için etkili yöntemler sunar. Boşluk hissiyle başa çıkmak, kişinin kendine olan güvenini artırmasına, ilişkilerinde daha dengeli olmasına ve hayatına anlam katmasına yardımcı olabilir.
Özet
Boşluk hissi, birçok bireyin hayatında önemli bir yer tutan, geçmiş yaşantılarla ve bağlanma sorunlarıyla ilişkili karmaşık bir duygudur. Bu his, çocukluk döneminde yaşanan duygusal ihmal veya bağlanma problemleri sonucu ortaya çıkabilir. Borderline kişilik bozukluğu, depresyon ve travma sonrası stres bozukluğu gibi klinik durumlarda yaygın olarak görülen boşluk hissi, kimlik karmaşası ve anlam arayışı gibi davranışlara yol açabilir. Kendini tanıma sürecinde bu hissi fark etmek ve yönetmek, bireyin duygusal sağlığını iyileştirmesine katkı sağlar.
Comments